Page 26 - Elazig-MEM-2022-Ocak-Dergi
P. 26
24 Elazığ Milli Eğitim Müdürlüğü Eğitim, Kültür ve Sanat Dergisi
Öğretmen
Olmak
ğitim denince akla ilk gelen genellikle akademik derslerdir fakat eğitim yalnız-
ca bundan ibaret değildir. Biz öğretmenlerin görevi öğrencilere yalnızca okulda
Türkçe, matematik, fi zik, kimya vs. gibi derslere ait gerekli bilgileri aktarmak
E değil, aynı zamanda öğrencinin birey olmasını sağlamak ve toplum içerisinde
“mutlu” olarak yaşamayı aşılamaktır. Özellikle lise çağındaki öğrencilerin içinde bulunduğu
kritik yaş grubu düşünüldüğünde oldukça hassas davranmak gerekiyor. Ergenlik çağındaki
temel sorunlar göz önüne alındığında öğrencilerin okul dersleri dışında büyük bir desteğe
ihtiyaç duydukları da açıkça ortaya çıkıyor.
Aile yapısı, çağın değişimi, toplumdaki dinamiklerin değişmesi gibi sorunlar öğrencilerin mo-
tivasyonlarını da -özellikle öğrenme motivasyonlarını- oldukça kötü etkiliyor. Hâliyle biz öğ-
retmenlerin temel görevleri arasında bu öğrencileri psikolojik olarak desteklemek çok büyük
yer tutuyor. Öğrenciler, tahtada ders anlatan öğretmenlerine baktıklarında onları yalnızca
bilgi aktaran ansiklopediler olarak görmemeliler. Sınıfın içinde gezen öğretmenin öğrencilere
hem alanına dair bilgi aktarması hem de -özellikle sınıfın dışında- tıpkı bir ağaç gibi öğren-
cileri gölgesinin altında koruması gerekmektedir. Bu tarz bir ilişki içerisine giren öğretmen
ve öğrencinin hem diyaloğu daha sağlam olacak hem de öğretmenin aktardığı tüm bilgiler
öğrencide istendik yönde davranışların oluşmasını sağlayacaktır.
Bir öğretmen için bu iletişimi sağlamak çok büyük bir emek, vakit ve güç harcamayı gerektir-
mektedir. Zaten öğretmenliğin çok yıpratıcı bir meslek olmasının temelinde de işte bu ileti-
şim sorununu ortadan kaldırmayı hedefl eme düşüncesi yatmaktadır. Yüzlerce hatta binlerce
öğrencinin ayrı ayrı sıkıntılarını dinlemek, elinden geliyorsa çözüm üretmek; dersi daha iyi
anlatmak için çabalamanın yanı sıra öğrencilerin sorunları için mücadele etmek bir de bun-
ların üzerine kendi hayatının sıkıntılarıyla uğraşmak oldukça yorucu bir iş. Ancak ne kadar yo-
rulursak yorulalım, mademki bizler ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı -yani direkt olarak
ülkemizin geleceğini- yönlendiriyoruz, o hâlde bu ülkede en çok yorulması gereken de bizler
değil miyiz? Benim gibi uzun süredir öğretmenlik yapan meslektaşlarımın hepsi iyi bilirler;
dersine girdiğimiz, zamanında ilgilendiğimiz bir öğrenci uzun yıllar sonra karşımıza çıktığında
-başarılı olduğunu duyuyorsak- yılların yorgunluğu bir anda uçup gider, gözlerimizde sevinç
damlaları birikmeye başlar. Dolaysıyla bütün bir ülkenin başarılı olduğunu görmenin bizler
üzerindeki etkisini ve bizlerin yorgunluğunu yok edişini tahmin etmek zor değil.
Tüm bunlar düşünüldüğünde öğretmenliğin ne kadar kutsal ve ne kadar zor bir meslek
olduğu tekrar anlam kazanıyor. Öğrencilerimizi bilimin ışığında, akademik açıdan yetkin bir
şekilde yetiştirmek, sürekli olarak onların yanında olduğumuzu hissettirmek ve hatta bütün
bir ülkenin ve bütün bir toplumun inşasını ve düzenini üstlenmiş olmak, bu bilinçle hareket
etmek bir öğretmen için en onurlu durumdur.
ERALP SARIKAMIŞ/ ELAZIĞ AHMET YESEVİ SOSYAL BİLİMLER LİSESİ